30 Nisan 2009

kalem kağıttan uzaklaşmak mı?


bazen kalem kağıda dokunmadan birşeyler karalamak istiyorum. aslında kalem kağıdı sevmediğimden değil, kağıda dokunmaktan korktuğumdan değil, yada ağaçların sayısı azaldığından da değil:) ama, kağıda çizdiklerim sadece kağıtta kalmasın istiyorum. dostum Uğur Köse, hep derki bana, kalemin ve kağıdın tadı farklı. aynen ben de katılıyorum.

8 Nisan 2009

yaa ben bu dizilere kafayı taktım. e2 ve cnbs-e dizilerine arada bi bakmaktan mı oldu, yoksa bizim diziler mi paranoyak ve hasta...
yoksa eski yeşilçam filmlerindeki o safi, yalın, başkasının aşkı için dahi kendini feda etme durumları mı arıyorum...
geçenlerde Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun'un bir filmini izledim. esas kadın, aşkını; esas oğlanın aile durumu bozulmasın diye, karısı ve çocuğu ile beraber kalsınlar diye feda ediyor.
aynen şunu diyor:"Nejat (Ediz Hun oluyor), ben seni kendimden dahi çok seviyorum, o masun kadına (nejat'ın eşi) ben bunu yapamam, yıkılan bir yuva üzerine aşk kuramam."
Nejat:" ama ben mutlu ve mesut değilim bu evlilikten..."

şimdi bu diyalogların şu sıralar izledim dizilerdeki, filmlerdeki karakterlerin rüyalarına dahi girme ihtimali yok...

27 Mart 2009

bu dizi'ler insanı ruh hastası yapar, yada ruh hastalarının davranışlarını normal gösterir


artık bu dizilerden fena halde bunaldım, sıkıldım. misafilerim yada eşim izlerken ben de arada bi bakıyorum. ve başrol oyuncuları dahil, sağlıklı karakterleri yok.
ör: aşk-ı memnu:
başrol karakterlerinden evin hanımı, eşinin yeğeni ile aşk yaşamanın eşiğinde, yeğen başka biri ile nişanlı. evin hanımının annesi durumun farkında, koca, bihaber herşeyden. şimdi buraya kadar olaylar "olabilirler" içinde. ama evin hanımı, aşk yaşamanın eşiğinde bir halde ama bunu karşısındakine hissettiriyor sonra da küs olan nişanlıkla git görüş diyor.
1- ya ben anlamıyorum oyunculuklarından dolayı
2-ya da evin hanımının rolü, "kalbim seni istiyor ama şartlar buna hiç müsait değil" havasında olması gerekiyor.

sonra yaprak dökümü:
bu kadar kalabalık bir karakterlerin içinde 2 tane sağlıklı karakter var. biri Tahsin, ama çok rolü yok biri de komşu Nehir Hanım. bu karakterlerin dışındakiler hepsi "hasta" karakterdeler.
hani bir dizi, izleyenine yeni bir perspektif kazandırabilir, umut verebilir, çalışma azmi, yaşama azmi verebilir, sevinci verebilir, zıddı da olabilir. ha bunları da vermek istemeyebilir senarist ama insanlar arası bozuk ilişkileri de çekici kılmanın hiç bi espirisi yok kanımca.

neyse bi karalama daha ekleyeyim de :)

22 Mart 2009

katı modelleme


katı modellemede biraz geç kaldığımı biliyorum. demişler ki, zararın neresinden dönsen kardır.

ben de doğrudur derim:)


benim bi karakter vardı, didi. üzerinde biraz 3d çalıştım.

21 Aralık 2008

okumak, her zaman en iyi zamanlarından biri...


Okumak.................................................................................. hayatı okumak.

21 Eylül 2008

Didi ve Cik - bir çocuk kitabı

Didi ve Cik karşınızda ancak henüz matbaaya gitmedi, kitapçılardaki rafında yer almak için. Onun da zamanı gelecek inşallah...

Didi; dinazor soyundan gelen tatlı ve arkadaş meraklısı günümüz canlısı, Cik de, yumurtasını kaybetmiş bir anne tavuktan.

O bildiğimiz hikaye ile başlıyor konumuz, yumurta çatlar, kırılır, yanındaki ilk canlıyı anne zanneden bir civciv...

devamı henüz tamamlanmamış kitapta...

23 Eylül 2007

çok zaman geçti biliorum


epey bi zaman geçti buralara uğramayalı. kızım Zehra Bihter 4 ayına girdi :) artık geceleri biraz daha iyi uyuyor / uyutuyor. yeni projeler üzerinde eğilmeye başladık, umarım belimiz incinmez :)

ve soğuk ekspresso karşınızda....
kalın sağlıcakla.

25 Nisan 2007

anlamadım şu gençliği!


Pek yaşlı sayılmam, merdiven 30'lara dayandı ama kendime şu soruyu sormadan ederim az önce: Ne oluyor şu gençliğe... Taksimde gezenler dikkat etmişlerse görmüşlerdir, şu duvar yazısını : ne olur geri dönme ...

az önce kaldığım binanın duvarına şu yazılmış : H-Ç Bitti. Bunu bir kalp içine almışlar.

Benim küçüklüğümde duvarlarda bu yazıların tam tersini okurdum :)


bu ifadelere uygun bir illüstrasyon ekliyeyim...

14 Nisan 2007

istanbul trafiği artık beni bunaltmıyor








artık İstanbul trafiği beni bunaltmıyor. kendimce bir çözüm buldum. bunda çantamdaki eskiz defterim büyük rolu var, belki de tek kahraman o :) hemen çözümü sunayım: otobüsteki yolcuların, duraklardaki yolcuların eskizlerini çiziyorum, hem de onlara çaktırmadan. genelde arka profil oluyor ya...
ve bundan böyle çalışmalarını beğendiğim blogları sağ tarafta linklerini vericem. ve ilkini ekledim bile...

4 Nisan 2007

sonunda bunu da yaptım



Bi ara yandaki karalamayı çizmiştim... ve bu arada sonunda kendine bir domain aldım, bir de alan ve kodlarını yazdım. HTML-Kit (http://www.chami.com/html-kit/download/) programı ile yazdım, biraz zahmetli oluyor kod girmek ama zevkli de yani. Portfolyolarımı sunduğum sitem : www.murattanhu.com


Bu tarz işlerle uğraşan herkese bir web sitesi lazım, tavsiye ederim.

7 Mart 2007


Benim dinlediğim ya da okuduğum hikayeler vardır, hep " İki bedevi çölde...." diye başlar ve herbir hikaye farklı farklı biter... işte öyle bişey bu da ...

17 Şubat 2007


Bi ara elimdeki işten sıkılmıştım, n'apayım diye painter'ın başına geçince ve de hemen öncesinde şurdaki http://www.waheednasir.com/ pakistan'lı meslektaşımdan etkilenmiş olmalıyım...

7 Şubat 2007

sergiden ilham :)


Bugün İstiklal Caddesinde bi sergiyi gezdim ve orda bi kaç fotoğraf çektim... O sergideki tablolardan daha doğrusu o yüzyıldaki (18.yy.) insanların kılık kıyafetinden etkilendim...

Zaman değiştikçe herşey gibi insanların kıyafetleri de ne çok değişmiş...

Merhaba, İllüstrasyon çizimlerimde uzun yıllar kullandığım 6 Photoshop Fırçasını sizlerle paylaşıyorum ve nasıl uyguladığımı göstermek için ...